12 Ekim 2011 Çarşamba

Hikaye denemelerimden biri...


Mitha t son derece sıradan biriydi. 1.70 boyunda esmer. Kahverengi gözlü, yağlı saçları dışında tamamen görünmez biriydi. Mithat’ı bi kere görmeyle kimse hatırlamazdı. Akılda kalan bi fiziksel yapısı olmadığı gibi son derece çekingen, utangaç ve içine kapanık biriydi. İnsanlarla etkileşime geçmekte zorlanır yeni arkadaşlıklar kurmak fikrine alışamazdı. Onun için arkadaşlık bi ömür süren bağlar demekti. Arkadaşlarını çok sever ve onlar için her şeyi yapardı. Lise yıllarında yaptıkları eylem olumsuz sonuçlanınca arkadaş grubu her zaman mithat’ı öne atar ve sorumluluğun tümünü ona yüklerlerdi. Bu harekete çok kızsa da arkadaşlarını sevdiği için ses çıkarmaz sonuçlara katlanırdı. Mithat insanlarla iletişim kuramadığı için kendini kitaplara adamıştı. Aynı anda 4-5 kitap okur ve her pazartesi yeni kitaplara başlardı. Pazartesi başladığı kitapları Pazar akşamına kadar bitirir ve pazartesi sabahı yeni 4-5 kitaba başlardı. İlk okul’da öğretmeni mithat’ın iletişim kurmaktaki zayıflığını gördüğünde onu kitaplara yöneltmiş mithat’ta bu eşsiz hayal dünyasının derinliklerinde kaybolmuştu. Okuduğu her kitabın çetelesini tutardı. Kitabın adı, yazarı, okunmaya başlandığı tarih, bittiği tarih, konu ve düşünceler bölümlerinin bulunduğu 23 defteri vardı. Mithat çevresindeki az sayıda insana çok önem verir onların isteklerine asla karşı çıkmazdı. Bu çoğu zaman suistimal edilmesine neden olsa da Mithat değişmeyi düşünmezdi. Lise bitip üniversite’ye başladığında farklı bi ortam ve çok sayıda yeni yüzle karşılaşmış ve piskolog’a gitmeye karar vermişti. Mithat’a obsesif kompulsif bozukluk teşhisi koyan psikolog takıntılarının henüz çok ilerlememiş olduğunu ve kendisini düşünmesi gerektiğini mithat’a söylemişti. Mithat duyduklarına inanmamış doktor’un sahtekâr olduğunu düşünmüştü. İlkokul ve lise hayatı boyunca göze batmamak için her zaman arka planda kalmayı tercih etmiş sınavlarda önce arkadaşlarının kağıtlarını doldurur sonra kendi kağıdına bakardı. En yakın arkadaşları olan mevlüt, yamaç ve Tuğrul tam puan alırken Mithat hiçbi zaman tam puan almamıştı. Göze batmayı ve ön planda olmayı hiç sevmediği için hiçbi yeteneğini göstermez, kendinden bahsetmezdi. Lise boyunca bi edebiyat dergisine haftalık olarak yazdığı şiirleri tuğrul’un adıyla göndermiş ve tuğrul’un gelecek vadeden şair’lerden biri olarak anılmasına sebep olmuştu. Tuğrul bunu en iyi şekilde kullanıp çok yarar sağlamıştı, diğer arkadaşları kıskanmasınlar diye çeşitli edebi yarışmalara onların adlarıyla katılıp ödüller kazanmıştı. Mithat çok yetenekli bi müzisyendi. Eline geçen her türlü müzik aletini çalabilirdi. Başta satranç olmak üzere her türlü zekâ oyununda rakipsiz denilebilecek bi seviyedeydi ama kendisinin satranç oynamayı bildiğini bilen çok az sayıda insan vardı. Mithat çocukluğundan beri çiçekci olan babasının dükkânında durmayı insanların neden çiçek aldığını düşünmeyi çok severdi. Annesi bankacıydı. Öğle aralarında annesi dükkâna gelir ve hep birlikte yemek yerlerdi. Ailesi Mithat için her şey demekti. Annesi ya da babası istediği takdirde hiç düşünmeden hayatından vazgeçebilirdi. Aynı şey arkadaşları için de geçerliydi. Mithat’ın her zaman ortalama bi insan olduğunu düşünen ailesi Mithat için yaptıkları planlarda daima mithat’ı bi sahaf olarak düşünürlerdi. Kitaplara çok düşkün olan ve hiçbi yeteneği olmayan biri için sahaflık ideal bi meslek gibiydi. Ailesinden kalacak miras çok büyük olmasa da doğru kullanıldığı takdirde rahat bi ömür sürmeye yetecek miktarda olacaktı sahaf’lıktan çok büyük para kazanmasa bile dükkanı ayakta tutması yeterli olacaktı. Mithat gelecek planları yapmaktan hiç hoşlanmaz ve ailesinin kendisi için istediği, düşündüğü şeylere asla karşı çıkmazdı. ÖSS’ye girdiğinde dershane’de ki hocasının ailesine söylediği çok büyük beklentileriniz olmasın ama Mithat zeki çocuktur bişeyler yapar sözünden sonra ailesinin takındığı tavır ve üniversite her şey demek değil lafı kulağında çınlıyordu. İstese Türkiye derecesi yapabilir istediği bölüme gidebilirdi. Ama mithat’ın ilgisini çeken tek şey bilim kurguydu. ÖSS’de her zamanki gibi göze batmayacak kararınca cevaplar verip herhangi bi üniversite de ailesinin istediği bölüm de okuacaktı. Mithat’ın düşüncesi bu yöndeydi. Ama sınav esnasında ailesinden, arkadaşlarından uzak kalma düşüncesi mithat’ı korkutmuş ve İstanbul içinde bi bölüm kazanmasını sağlayacak kadar soru yapmıştı. Sonuçlar açıklandığında herkes şok olmuştu. Mithat’ın sıradan bi okulu kazanması çok şaşırtıcı olmazdı ama Boğaziçi üniversitesine yetecek kadar puan alması gerçekten şaşırtıcıydı. Mithat İngilizce ve Fransızcaya okuduğu kitaplar vasıtasıyla çok hakimdi. Ama İngilizce de başlangıç seviyesinde, Fransızcadan hiç haberi olmayan biri olarak görülüyordu çevresindekiler tarafından. Ailesi aldığı puana hem sevinmiş hem de çok şaşırmıştı. Ailesi Boğaziçi filoloji tercihini en üst sıraya yazdırmıştı. Mithat hesap ettiğinden 40 puan fazla almış ve duruma kendisi de şaşırmıştı. Bu kadar göze batacak bi puan almayı düşünmemiş ama ailesinden uzak kalma korkusuyla ipin ucunu kaçırmıştı. Mithat filoloji bölümüne 4. Sıradan girmişti. Üniversite yaşamı onun için çok farklıydı. Mithat daha önce hiç kullanmadığı sigara’ya üniversite de başlamış ara sıra içtiği içkinin dozunuysa iyice arttırmıştı. Ama kontrolün kendisinde olduğunu istediği zaman bırakabileceğini düşündüğü için bunların bi sorun olacağına inanmıyodu. Mithat ikinci sınıftayken okula yeni gelen öğrenciler arasında bi kız görmüştü ilk bakışta göze batan herhangi bi özelliği yoktu ama sık sık kütüphane de karşılaşmaları mithat’ın kendi kurallarını bozup kızla konuşma isteğiyle sadece kitap okumayı seven sığ bi kızla konuşacak bişeyi olmaması ihtimali arasında bocalamasına neden olmuştu. Kız turizm bölümündeydi ve kampus içinde de sık sık karşılaşmaya başladıklarında Mithat kızın kendisine başıyla selam verdiğini görüp nezaket gereği aynı şekilde karşılık vermişti. Mithat kütüphane’den Taş Duvar Açık Pencere adlı kitabı almış ve haftalık rutinine uygun olarak bitirdiğinde son sayfasında bi süprizle karşılaşmıştı. Daha önce okuyan bi okuyucunun kitap hakkındaki görüşleri sanki Mithat için yazılmışcasına orda duruyodu. Mithat kitapları kütüphanenin verdiği numaralara göre sırayla okuyodu. Elindeki 13241 numaralı kitaptı ve kitabı kendisinden önce kimlerin okuduğunu öğrenmesi gerektiğini düşündü. Kütüphane deki bilgisayardan baktığında kitabı kendisinden 2 gün önce banu isimli bi kızın okuduğunu gördü. Kızın kim olduğunu bilmediği için okuduğu diğer kitaplara baktı. Banu isimli kız yazarları alfabetik sıraya göre dizmiş ve bu doğrultuda kitapları okuyodu. Ve azımsanmayacak miktarda kitap okumuştu. İkisinin birden okuduğu bi çok kitap vardı ama diğerlerinde benzer bi notla karşılaşmamıştı. Mithat yıllardır süren rutinine bi gün için ara verip banu’nun okuyacağı bi sonraki kitabın hangisi olduğunu tespit etmiş ve hemen o kitabı okumaya başlamıştı. Aynı yazarın Umut adlı kitabını okuması gerekiyodu ama Banu’nun zaten o kitabı almış olduğunu görünce hemen bi sonraki kitap olan Veda’yı aldı ve okumaya başladı. Kitabı bi solukta bitirip arkasına notunu gördüm bu sana cevabımdır kabilinden bi şeyler karalayarak kitabın arkasında okduğu notun gerçekten kendisine yazılmış olabileceği ihtimalini değerlendirmişti. Kitabı iade ettikten sonra kendi rutinine dönmüştü. Pazartesi günü her zaman yaptığı gibi okuduğu kitapları bırakıp yeni kitaplar almak için kütüphaneye girdiğinde hemen gidip kitabın arkasını cevap gelmiştir umuduyla kontrol etti. Ama yeni hiçbir şey yazmıyodu. Olayın sadece bi tesadüf olduğuna karar vermişti ki kitabın Banu tarafından okunup okunmadığını kontrol etme ihtiyacı hissetti. Bilgisayarın başına otururken okumamış olmasını umudediyodu. Ama Banu’nun kitabı okumuş olduğunu ve Cuma günü iade ettiğini gördü. Kendi kitaplarını alıp kütüphane de oturup okumak sürekli yaptığı bi eylem olmasına rağmen bu gün kitaplarını alıp eve döndü ve derslere girmedi. İlk kitabı bitirdiğinde büyük bi şokla karşılaştı en arka sayfa da kendisine cevap vardı Banu’dan. Not yarım kalmış gibiydi. İkinic kitabın son sayfasına baktığında başka bi not olduğunu gördü. Ama henüz ikinci kitabı bitirmemiş olduğu için bu notu okumadı ve kitabı okumaya başladı. Kitap bitince en arka sayfadaki notu okudu ve gene yarım kaldığını görünce tüm kitapların arkasında notlar olduğunu düşündü. Hemen üçüncü kitaba geçti bitince tahmin ettiği gibi bi notla karşılaştı. Dördüncü kitapta da aynı şekilde not gördükten sonra beşinci kitaba başladı ama bu kitabın sonunda bişey yazmıyodu. Sanki bu kitabı hiç okumamış gibiydi. Bi anda aklına bu kitaplardan hiçbirini okumadığı geldi. Banu’nun Veda’yı okuyup okumadığını kontrol etmek için listesine baktığında bu kitapların hiçbiri listesinde yoktu. Ayrıca Veda’yı Cuma günü iade etmişti. Bu kitapları o gün almış olsa bile henüz geri verecek zamanı olamazdı. Mithat tüm notların kendisiyle iletişim kurmaya çalışan birinden geldiğini o an anladı. Cevapları gene aynı şekilde kitaplar aracılığıyla vermeliydi. Ama bunu nasıl yapacağını bilmiyodu. Ya kendi listesinden vazgeçip banu’nun listesinde dahil olacaktı yada  alfabetik sırayla kütüphane numarasının çakıştığı kitaplar aracılığıyla temas kuracaktı. Psikolog’un koyduğu tanının gerçek olduğunu da ilk defa o an düşünmüştü Mithat. Kendisini heyecanlandıran biri için bile listesinden vazgeçemiyordu. Kütüphane’ye gider gitmez alfabetik sırayla numaranın çakıştığı kitapları karşılaştırdı. Bu hafta okuyacağı kitapların hiçbiri alfabetik sırada çakışmıyolardı. Gelecek hafta bir kitap ve sonraki hafta 3 kitap çakışıyodu. Bu haftanın hızlıca geçmesini istiyodu Mithat. Pazar akşamı olduğunda içinde daha önce hiç tatmadığı garip bi heyecan vardı. Pazartesi sabahı kitapları alınca ihtiyacı olan kitabın 2. Kitap olduğunu fark etti. Bi istisna yapıp ilk önce o kitabı okuyabilirdi ama gene psikolog’un teşhisini hatırladı ve sırasıyla devam etti. İkinci kitap bittiğinde tam arkasına cevabını yazacaktı ki Banu’nun 4 ayrı notuna verilecek cevabın buraya sığmayacağını düşündü ve bi mektup yazmaya karar verdi. Mektup bitince kitabın arasına koydu ve diğer kitaplara geçti. Ertesi gün sadece ikinci kitabı iade edip diğerlerini rutinine uygun şekilde pazartesi teslim edecekti. Pazartesi kütüphaneye geldiğinde okuyacağı ve Banu’nun listesiyle kesişen üç kitabın olması ve kitapların arka sayfalarına bölünmüş şekilde cevapların olması mithat’ı çok sevindirmişti.  Mithat kitap bittikten sonra arkasındaki notu okuyup vereceği cevabı düşünüerek 5 kitabı da bitirmiş ve çakışan üç kitaptan birincisinin içine cevaplarını ikincisinin içineyse kendi düşüncelerini yazdığı mektupları koydu...

Hiç yorum yok: