5 Ekim 2009 Pazartesi

Boşver

"Adam gibi hüzünlerdir adam eden adamı."
"Ağlamayı bilemyenin kahkasından da bi bok olmaz."

İstanbul'da üniversitede okuyan
genç kız Ankara'daki babasına
telefon etmiş:
-"Baba, merhaba. Ben Lale...."

-"Ooooo. Güzel kızım benim.
N'abersin bakalım?..."
-"Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim
yok valla..."
-"Hayırdır? Bir sorun mu var?...
Kız ağlamaya başlar; babası ise üzüntü
ve meraktan kafayı yemektedir:
-"N'ooldu kızım? Anlatsana..."
-"Murat evi terketti. Boşanmak
istiyormuş..."
-"Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne
zaman evlendin de boşanıyorsun?..."
-"Hani senin hiç hoşlanmadığın
esrarkeş çocuk vardı ya. Ben onunla
evlendim."
-"İyi halt ettin, zilli. Neyse, artık
yapacak bir şey yok. Versin mahkemeye,
hemen boşanın..."
-"Boşanalım ama benden 10 milyar
istiyor. Eğer vermezsem, iyi
zamanlarımızda çektiği çıplak
fotoğraflarımı internetten herkese
yollayacakmış...."
-"Püüh. Rezil...Çıplak fotoğraf
çektirdin, öyle mi?"
-"Ama babacığım. O benim kocamdı.
Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını."
-"Peki. Olan olmuş artık. Yarın havale
ederim parayı...Öğleden sonra bankaya
gidip çekersin; sonra da alıp yakarsın o
kahrolası fotoğrafları..."
-"Sağol baba. Eeee. Şey...Bir de kürtaj
için 2 milyara ihtiyacım var..."
Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir
sesle konuşur:
-"Kürtaj mi? Bir de hamile mi kaldın o
çocuktan sen?..."
-"Aslında ondan değil... Zenci bir çocuk
vardı... Zaten o yüzden ayrılıyoruz ya...."

Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir,
tansiyonu düşer, artık inleyerek
konuşmaktadır:
-" Biz seni oraya okumaya yollamıştık.
Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım.
Nedir bu başımıza gelenler...Okulu bititir
bitirmez Ankara'ya dönüyorsun,
yoksa kırarım bacaklarını..."
-"İstersen hemen dönebilirim babacığım.
Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü..."

Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu
sürahiyi başından aşağıya devirir ve
ancak bu şekilde konuşmasını sürdürebilir:

-"Okuldan mı atıdın? Hani birlikte
avukatlık yapacaktık, zilli?...Eh ulan?
Sen hele bir gel buraya. Ben sana yapacağımı
bilirim. Evden dışarıya adım
attırmıycam sana. İlk isteyenle de
evlendiricem...."
-"O iş zor be baba. Biliyorsun, moda oldu,
artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden
sağlık raporu istiyorlar... Pek iyi bir rapor
sunacağımı zannetmiyorum
ben..."
-"Allahım, çıldıracağım... Bir de cinsel
hastalıklar haaa.....Kesin o zencidendir..."
-"Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık
hangisinden kapmışımdır..."

Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir
süre için kendinden geçmistir; ancak hemen
kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.
-"Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya.
Seni alıp gelecek. Adresini ver bakiyim..."
-" Mahmutpaşa Karakolu'ndayım... Gelirken
kefalet için de biraz para getirsin
yanında..."
-"Karakol mu?...Bir de karakola mı düştün
layyynnn?
Ne yaptın?...."
-"Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim.
Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O
kafayla Arnavutköy'de kokoreççi dükkanına
girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan
sahibiyle kiralık araba firmasına biraz
para vermek gerekir sanırım..."

Adam artık iyice fenalaşmıştır.Hatta fenalaşmak
ne kelime; adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa
bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar:
-"Babacığım. Sakın üzülme. Bütün bunlar bir
şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek
için aramıştım..."

Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla
haykırır:
-"Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr.
Okul da neymiş? Hiç mühim değil, tatlı
canın sağolsun senin...."

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Şiir Denemeleri...

Son yazımda belirtmiştim ya F'yi gördüm duygularım depreşti diye yapıcak daha iyi bi işim olmadığı için kendimce şiirler karalıyorum peder sağolsun küçük yaşta tanıştırmıştı beni şiirle tamam profesyonel şiirler değil ama en azından kendi kalemimden çıkma şiirler tabi bunları yazarken kendi türümü oluşturmaya çalışıyorum İbrahim Sadri,Yılmaz Erdoğan,Bedirhan Gökçe,Uğur Arslan,Oktay Kaynarca şiirlerinden bi sentez yapmaya çalışıyorum aslında serbest belli bi kafiye düzenine uyakdı redifti o tarz şeylere yada kıta uzunluklarını aldırmadan yazılan şiirler benimkiler bahsettiğim tüm üstadlar da üç aşağı beş yukarı öyle şiirler yazıyolar son dönem yenilikçi şairler...


SEN

Mazide tanımlanmamış arkadaşlık tamamlanmamış hikaye,
Taa geçmişte kalmış olması gereken cevapsız sorular.
İsmi koyulamamış adaletin kılıcı gibi havada asılı duran ilişkiler,
Gergin, çok gergin bir o kadar da hüzünlü bekleyişler.
Geride kalan günlerin, söylenmemiş sözlerin ardından bakan
Bir çift buğulu göz buluyorsan aynada...
Kapanmamış eski defterlere bir bak,
Senden gelecek tek söze bakan bir belki hala vardır oralarda.
Bana bakma ben ööyle bi adamım, yer yüzünde te örnek var olmaya çalışan.
Bahtsız bir o kadar da kaçak dövüşen kapanmamış tüm hesapları,
Alacaklısıyla karşılaşmamak için yolunu değiştiren bir borçlu gibi,
Tüm hesapları gelecek bahar kapatırım diyerek kaçan biriyim ben.
Aşk'ın acı'nın tasnifi mi olur hem?
Ben alaylı yalnızlığımın alaylarına alışalı nerden baksan sen kadar zaman oldu.
Sen kadar zaman;ezelden ebede, cehennem çukurlarından arş-ı ala'ya
Kadar uzanan bi sonsuzluk demektir.
Sen demek tarifsiz kederleri tarif etmeye çalışmak demektir.
Sen demek gerçekliğin ötesinde hayllerinse hemen önünde aslında hiç var olmaması gereken
Ama asla yok olmayacak isimsiz, cisimsiz bir ışık huzmesisin.
Sen hayatın kendisi.
Acıların en büyüğü.
Yüzleşilemez korkular bütünüsün.
Sen; sensin.
Emsalsiz bi güzellik anlaşılamaz bi tinsellik...



Boşluk


Gene sensizlik çöktü üzerime.
Bu sefer ki sanki daha ağır öncekilerden.
Sanki, sanki sööyle kocamaan bi taşı üzerime koymuşlar da
Onun ağırlığı sana ulaşmamı engelliyormuş gibi.
Sanki müebbet sensizlik ağırlığı üstümdeki.

Yüreğimde senin doldurabileceğin kadar bi boşluk,
Belleğimde sana ayrılmış sen kadar bi kısım,
Gövdem de sana ulaşmanın ümidiyle yıllardır çarpan bi kalp,
Ve gözlerimde sen.
Herşeyi sen gibi görmemi sağlayan sensizliğin yegane güzel tarafı.
Ve kafa kağıdığımda sana ayrılmış dört harflik bi boşluk...

-----------------------------------------------------------------------------------


Eski bir düşünüre mal edildiği gibi işi bileceksin ama işe gitmeyeceksin.
Sevmesini biliyorum ama sevmekten korkuyorum.
Belki de bildiğimi sanıyorum öyle ya ben seni hep gıyabında sevdim.
Aslında ne bildiğimden de emin değilim.
Hayat okulunca bolcaaa sınav olur ama hiç not verilmez,
yada yanlış bi sorunun cevabı hiç söylenmez.
Üç sevinç bi kedere uzaktan içten içe kıskanarak,
daha az ve yüzeysel yaşandıkları için gıptayla bakarlar yalnızca.

Sevda da aynı değilmi zaten ızdırabı kendinden etkili.
Kendinden büyük.
Derler ya çok seven çok ağlarmış...
Keşke hayatta sevme katsayına acı çekme başarı puanını ekleyip eline de
aşık olmaya yada acı çekmeye elverişlidir kağıdı verseler.
Eminim o zaman her şey çok daha farklı olurdu.



Hayat ne acımasız ben defterimin arkasına seninle ilgili şiirle karalarken,geçtiğim her yerde ismini gelecek nesillere hatıra olsun diye duvarlara kazırken sen kimbilir nerdesin...

12 Haziran 2009 Cuma

Dünyaya Açıldım Hala Kimse Vermiyo...

Geçen yıl bu zamanlar blogu açışımı hatırlıyorum da lise hayatımın bitmesinden bahsettiğim 9 haziran tarihli bi yazım var bu yıl aynı günde blogu güncellemeyi 7 hazirana kadar ciddi ciddi düşünüyodum ve yapacaktım da ama maalesef 8-9 haziran daha sonra hatırlamak istemeyeceğim olaylara sahne olduğundan bunları hatırlamamak adına yazmıyorum...

Geçen yıl ki yazımda öss'de bi bok yapamayacağıma dair bi şeyler karalamışım tahminimde yanılmadım tercihlerim sonucunda Sakarya Üniversitesi Hendek MYO'ya yerleştim 2 yıllık bilgisayar programcılığına pedere rest çektim ve gitmedim o zaman bahsettiğim yurtdışında üniversite olayına ağarlık verdim ve yaz sonun da bulgaristan işini büyük ölçüde kesinleştirmiştim peder'i güç de olsa ikna ettim "Nakama"mın yanı sıra muhammet'de geldi bizimle evet şu anda bulgaristandayım ve bu iletiyi plovdiv'den giriyorum hemen belirteyim lisedeyken nasılsam hala öyleyim 5-10 $ dolara bi şey bulmak pek mümkün değil sanırım ama ben zaten sadece ağzımla istiyorum herhangi bi çabam yada atılımım olmadı bu konuda o zaman da belirttiğim gibi üniversite de kızların teklif ettiği koca bi yalanmış benim için sürpriz olmadı tabi ama gene de ümidim var burdan eli boş mezun olacak kadar mal bi tip değilim...
Buraya gelmeden önce kameramı bozuldu ben de beşiktaş'taki servisine bıraktım bi kaç gün sonra almaya giderken beşiktaş'da ilkokul aşkımı gördüm ve eski duygularım depreşti hemen facebook'a kaydoldum ve arama boşluğuna f c yazdım karşıma resmi olmayan bi f çıktı arkadaşlarına baktım hiç ortak arkadaşımız yoktu ama kardeşi vardı tamam dedim buldum hemen arkadaşlık talebinde bulundum ama bi cevap gelmedi ertesi gün ilkokuldan çocuklara f'yi sordum ortaokul'dan mezun olduktan sonra çok değişti kimseye selam vermez oldu dediler bende f'ye bununla ilgili bi mesaj attım ajitasyon yaparak bi iki gün içinde facebook'unu kapattı konuştuğum arkadaşlarım resmi bile yok kesin kullanmıyodur dediler bende bi gün tekrar açar diye facebook'umu açık tututyorum kapatmıyorum gerçi online'da olmuyorum ama genede hali hazır da bi facebook'um var...
Bu arada okulumun bitmesine 44 gün kaldı hayırlısıyla bi bitsin gelecek sene için güzel hayallerim var bakalım kısmet bu sefer ki yazım karı kız ağarlıklı olmadı aman varsın olmasın zenginin malı züğürdün çenesi meselesi o fındık kadar delik için yapmayacağım şey yok ama gene de tık da yok ayrıca sırf çakmalık bi ilişki bulsam bile onca romantizm şiir güzel söz ıvır zıvır onları nerde ve nasıl kullanıcam yakın gelecekte uzun yada kısa vadeli bi ilişki görünmüyo ama belli de olmaz bakarsın çıkıverir bi tane bu seferki yazımı Ömer Hayyam'ın bugün okuduğum bi sözüyle bitiriyorum(Gelecek sene planlarımı bu kadar iyi yansıtan bi sözü ben bile yazamazdım)...
"Yarım somunun var mı, bir de küçücük evin, kimsenin kulu kölesi değil misin, en neşeli hayat senin"