22 Temmuz 2009 Çarşamba

Şiir Denemeleri...

Son yazımda belirtmiştim ya F'yi gördüm duygularım depreşti diye yapıcak daha iyi bi işim olmadığı için kendimce şiirler karalıyorum peder sağolsun küçük yaşta tanıştırmıştı beni şiirle tamam profesyonel şiirler değil ama en azından kendi kalemimden çıkma şiirler tabi bunları yazarken kendi türümü oluşturmaya çalışıyorum İbrahim Sadri,Yılmaz Erdoğan,Bedirhan Gökçe,Uğur Arslan,Oktay Kaynarca şiirlerinden bi sentez yapmaya çalışıyorum aslında serbest belli bi kafiye düzenine uyakdı redifti o tarz şeylere yada kıta uzunluklarını aldırmadan yazılan şiirler benimkiler bahsettiğim tüm üstadlar da üç aşağı beş yukarı öyle şiirler yazıyolar son dönem yenilikçi şairler...


SEN

Mazide tanımlanmamış arkadaşlık tamamlanmamış hikaye,
Taa geçmişte kalmış olması gereken cevapsız sorular.
İsmi koyulamamış adaletin kılıcı gibi havada asılı duran ilişkiler,
Gergin, çok gergin bir o kadar da hüzünlü bekleyişler.
Geride kalan günlerin, söylenmemiş sözlerin ardından bakan
Bir çift buğulu göz buluyorsan aynada...
Kapanmamış eski defterlere bir bak,
Senden gelecek tek söze bakan bir belki hala vardır oralarda.
Bana bakma ben ööyle bi adamım, yer yüzünde te örnek var olmaya çalışan.
Bahtsız bir o kadar da kaçak dövüşen kapanmamış tüm hesapları,
Alacaklısıyla karşılaşmamak için yolunu değiştiren bir borçlu gibi,
Tüm hesapları gelecek bahar kapatırım diyerek kaçan biriyim ben.
Aşk'ın acı'nın tasnifi mi olur hem?
Ben alaylı yalnızlığımın alaylarına alışalı nerden baksan sen kadar zaman oldu.
Sen kadar zaman;ezelden ebede, cehennem çukurlarından arş-ı ala'ya
Kadar uzanan bi sonsuzluk demektir.
Sen demek tarifsiz kederleri tarif etmeye çalışmak demektir.
Sen demek gerçekliğin ötesinde hayllerinse hemen önünde aslında hiç var olmaması gereken
Ama asla yok olmayacak isimsiz, cisimsiz bir ışık huzmesisin.
Sen hayatın kendisi.
Acıların en büyüğü.
Yüzleşilemez korkular bütünüsün.
Sen; sensin.
Emsalsiz bi güzellik anlaşılamaz bi tinsellik...



Boşluk


Gene sensizlik çöktü üzerime.
Bu sefer ki sanki daha ağır öncekilerden.
Sanki, sanki sööyle kocamaan bi taşı üzerime koymuşlar da
Onun ağırlığı sana ulaşmamı engelliyormuş gibi.
Sanki müebbet sensizlik ağırlığı üstümdeki.

Yüreğimde senin doldurabileceğin kadar bi boşluk,
Belleğimde sana ayrılmış sen kadar bi kısım,
Gövdem de sana ulaşmanın ümidiyle yıllardır çarpan bi kalp,
Ve gözlerimde sen.
Herşeyi sen gibi görmemi sağlayan sensizliğin yegane güzel tarafı.
Ve kafa kağıdığımda sana ayrılmış dört harflik bi boşluk...

-----------------------------------------------------------------------------------


Eski bir düşünüre mal edildiği gibi işi bileceksin ama işe gitmeyeceksin.
Sevmesini biliyorum ama sevmekten korkuyorum.
Belki de bildiğimi sanıyorum öyle ya ben seni hep gıyabında sevdim.
Aslında ne bildiğimden de emin değilim.
Hayat okulunca bolcaaa sınav olur ama hiç not verilmez,
yada yanlış bi sorunun cevabı hiç söylenmez.
Üç sevinç bi kedere uzaktan içten içe kıskanarak,
daha az ve yüzeysel yaşandıkları için gıptayla bakarlar yalnızca.

Sevda da aynı değilmi zaten ızdırabı kendinden etkili.
Kendinden büyük.
Derler ya çok seven çok ağlarmış...
Keşke hayatta sevme katsayına acı çekme başarı puanını ekleyip eline de
aşık olmaya yada acı çekmeye elverişlidir kağıdı verseler.
Eminim o zaman her şey çok daha farklı olurdu.



Hayat ne acımasız ben defterimin arkasına seninle ilgili şiirle karalarken,geçtiğim her yerde ismini gelecek nesillere hatıra olsun diye duvarlara kazırken sen kimbilir nerdesin...